HELLENİSTİK DÖNEM VE HELLENİZM
Hellenizm Birleştiriciliği |
Peleponnessos Savaşları, Grek Birliği’ni kurabilecek güçte
olan Atina ve Sparta’yı güçten düşürürken, Kıta Yunanistan’ın kuzeyinde yeni,
genç ve dinamik bir siyasi güç belirdi. Bu güç Makedonya’ydı. Makedonya, Grek polis’lerini
düşürmeyi başardı. Grek polis’leri Makedonya müdahalesini sınıfsal güvenliklere
uygun bularak, bu devletin yönetimi altına girmede isteklilik gösterdiler.
Makedonya kralı II.Philip, m.ö.338 yılında gerçekleşen Chorneia Savaşı’nda Grek
polis’lerinin oluşturduğu ittifak ordularını yenmiş ve Grek kentlerinin
baskınlıklarına son verdi. Bununla birlikte Makedonya kendisini Grek
toplumlarına, kendilerinin bir Grek ulusu olduklarının propagandasını yaptılar.
Aynı yıl içerisinde, bütün Grek polis’lerinin yöneticilerini Korinthos’ta
topladı ve Korinthos Birliği’ni kurdu. Grek tarihinin bu tarihten sonraki
dönemine; diğer bir deyişle, İskender’in “Asya Kralı” ilan edilmesinden
başlayayıp son Hellenistik krallık olan Mısır’ın, Romalıların egemenliğine girmesine
kadar geçen süreye “Hellenistik Dönem” denir. Hellenistik Dönem, Büyük İskender
zamanından başlayıp, İmparator Augustus zamanına kadar geçen üç yüz yıllık bir
zaman dilimini içerisine almaktadır. Tarihsel olarak ise M.Ö.333/330–30 yılları
arasına denk gelmektedir.
İskender, Makedonya Kralı olarak sahneye çıktığında, belki
de dünya imparatorluğu hayal etmemişti. İskender’e göre acil olarak yapılması
gereken, Batı Anadolu’daki Grek kentlerini Pers’lerin yönetiminden kurtarıp,
kendi topraklarının Pers’lerin hedefi olma ihtimalini uzak tutmaktı. Fakat
hesapta olmayan olaylar öylesine hızlı gelişti ki, bu hızlı gelişim ve
beraberinde getirdiği değişim İskender’in fikir ve ideallerinde de birtakım
değişikliklere neden oldu. Özellikle Pers İmparatorluğu’nu egemenliği altına
aldıktan sonra Hindistan’a sefer düzenlemesi, doğuda dünyanın sonuna varma
isteği ve diğer planları İskender’in bir dünya imparatorluğu kurmayı hayal
ettiğini açıkça göstermektedir. İskender’in Asya topraklarına ayak bastığı
tarihten itibaren, oralarda yaşayan bütün ulusların kültür ve geleneklerine
saygılı ve hoşgörülü olması aynı zamanda da mağlup ettiği düşmanlarına da eşit
haklar tanıması bunu kanıtlamaktadır.
Hellen ve Asya halklarının kültürlerinin karışması, zaman
içerisinde farklı olaylara yol açacaktı. İskender başlangıçta Hellen kültürünün
üstünlüğü ile başlamıştır. Bu amaç doğrultusunda gittiği yerlerde Hellen
kültürünü yayacak olan Hellenik unsurlu şehirler kurdurtmuştur. Ama doğu
kültürünü yakından tanımasıyla, bu inancından vazgeçmiştir. İşte, İskender’in
kültürleri karıştırma politikasına ve bu devre bu yüzden Hellenistik Devir ya
da Hellenizm Devri denilmiştir. Bu diğer bir deyişle; yeni bir dönemin doğum
sancılarının yaşandığı üç yüz yıla verilen isimdir. Bu üç yüz yıl içerisinde,
geleceğin bin yıllık tarihini yapacak olan yeni insanın ve yeni toplumun
hazırlandığı bir dönem olmuştur.
HELLENİZM
Bir zamanlar, Grek diline tamamıyla hakim olmak, “Hellenizm”
kelimesiyle ifade ediliyordu. Bu noktadan hareket eden, J.G.Droysen, 1836
yılında yayımladığı “Geschicte Dess
Hellenismus” (Hellenizim Tarihi) isimli eserinde, bu kelimeyi modern tarih
olarak göstererek; Grek dilinin Kıta Yunanistan’ın sınırları dışına çıkan,
Akdeniz havzasında ve en önemlisi de Ön Asya’da yayılıp, hangi millete mensup
olursa olsun, herkesin dili olduğunu söylemiş ve bu devri, bu kelimeyle tasvir
etmiştir. Droysen, bu devirde aynı zamanda Grek kültür unsurları ile Ön Asya
kültür unsurlarının birbiriyle karışması olayı sonunda mükemmel bir kültürün
yani Hellenizim kültürünün oluştuğunu belirleyen ilk kişidir. Bu yüzden,
Hellenizm kavramının sadece dil olarak görülmesinden ayrılıp; daha kapsayıcı
olarak, kültür tarihi bakımından bir önem kazandığı görülmektedir.
Hellenistik Dönem’in ve Hellenizm kavramlarının göz ardı
edilen ama belki de en önemli etkisinden de bahsedecek olursak:
Hellenistik Dönem’in getirdiği yeni bir evren görüşü vardır,
Bu görüşe göre; insanlık aslında farkında olmadan bir birlik içerisinde yani tüm
kültürler, insanlığın malı olan tek ve değişmez evrensel gerçeğin çeşitli
biçimlerde ifade edilmesini yine bu oluşturdukları farklı kültürler ile
sağlamaktadır. İşte bu diğer kültürlere mensup olan milletlerin dinlerinin de
genel olarak benimsenmesinin önü Hellenizm ile açıldı. Hâlbuki Hellenistik
Dönem’de, her ne kadar on iki büyük tanrı sistemi bütün Grekleri kapsıyormuş
gibi gözükse de, aslında her polis’in kendi etnik, sosyal ve kültürel bünyesine
uygun büyük tanrıları vardı, ve bu tanrılar da Hellenistik Dönem kültür
dünyasında saygı görerek geliştiler ve evrensel tanrılar seviyesine
ulaştılar. Bu tanrıların birbirleriyle birleştirilmeleri ve karışmaları, bütün
evrende genel bir tek tanrıcılığın ortaya çıkmasına sebep olmuştur ki, bunu geç
Hellenizmin yarattığı en önemli eser olarak göz önünde tutmak gerekir.
Yorumlar